Ukrayna’nın Rusya’nın derinliklerinde 5 stratejik Rus üssüne yaptığı can yakıcı operasyon, Rusya’nın savaşta kilit rol oynayan araçlarını vurmak, Rusları ateşkese ve barışa zorlamak, hava savunma ve istihbarat altyapısındaki zayıflıkları ortaya çıkarmak ve bunlardan faydalanmak amacıyla düzenlenmiş olabilir.
Ancak işin çok ciddi bir başka tarafı var. O da kesinlikle Rusya’nın operasyonel gücüne ve prestij değerlerine zarar vermek değil sadece…
Bu konu;
-Küresel nükleer dehşet dengesindeki olası bozulmaya,
-Rusların nükleer doktrinin baskı altında kalmasına,
-Ve Rus nükleer saldırı ortamının şekillenmesine karşılık geliyor.
Ukrayna saldırılarında Rusların sadece nükleer kabiliyetli Tu-95, Tu-22M3 ve nükleer meselelere stratejik taarruz/ savunma kabiliyetleriyle dahil olan erken ikaz-ihbar-komuta uçakları A-50’ler konuşlandığı 4 hava üssü değil, nükleer denizaltılarının da konuşlandığı Murmansk bölgesindeki Severomorsk Rus Kuzey Deniz Filosunun ana üssünün de vurulduğu gözüküyor.
Ve gelişen bu durum küresel ölçekte çok ciddi bir belirsizliğe/krize karşılık geliyor.
Çünkü nükleer angajmanlı bu saldırılar; Rusların nükleer 3'lü konseptinin en az 2’sinin fiziken ve prestij değerler üzerinden baskı altına alınması, hatta nükleer kurgusunun bozulmasına karşılık geliyor.
Rusların (nükleer kabiliyetleri kapsamında) ne kadar zarar gördüğünü ya da bu saldırıları nasıl algılayacaklarını bilmiyoruz.
Ama artık ortada devasa bir soru var:
Ruslar;
-Küresel nükleer dehşet dengesinin Ruslar aleyhine bozulmasını,
-Küresel dehşet denge zamansal matematiğini,
-Küresel jeopolitik gücünü, caydırıcılığını ve prestijini hedef alan böylesine bir saldırı sistematiği karşısında ne yapacaklar?
Rusların Nükleer doktrini; kritik hükümet veya askeri altyapının saldırıya uğraması, nükleer kuvvetlerin işleyişinin bozulması veya misilleme kabiliyetinin tehdit edilmesi durumunda nükleer yanıt verilmesini öngörüyor.