1- Ve en başa Teröristbaşı Öcalan'ın ağzından ilk gün yapılan açıklamayı koyalım.
Teröristbaşı: “Bütün bu çabalarımız ülkeyi hak ettiği düzeye taşıyacak ve aynı zamanda demokratik bir dönüşüm için de çok kıymetli bir kılavuz olacaktır.”
-Yani neymiş? Teröristbaşı bütün bu çabalarıyla ‘Demokratik bir dönüşüm’e hizmet etmek istiyormuş.
-O zaman soralım. Bu demokratik dönüşüm nedir? Ve isterseniz bunu da YPG/PKK’nın ağzından yanıt verelim.
A-Federasyon, b-Konfederasyon, c-Kantonel yapı, d-Özerk Yönetim, e-Yerinden yönetim, yerinden yönetimlerin güçlendirilmesi.
YPG/PKK/KCK’ın Türkiye’de bir “Otonom Devlet” modeli peşinde olduğu çok açık. Zaten bunu hiç gizlemediler, gizlemeye gerek dahi duymadılar.
O zaman kısaca tekrar yazalım.
-Önce bol havuçlu, bol tehditli, bol vaatli, bol tartışmalı, hatta çalkantılı demokratik dönüşüm/tavizler dönemi.
- Sonra süslü süslü federasyon/konfederasyon vb.li herhangi bir “Otonom Devlet” modeli.
- Sonra da iş, iş işten geçmiş süslü püslü bir “Parçalanma” süreci.
/
Sözde Demokratik Dönüşüm yolunda verilen birkaç tavizin bile “Türkiye’nin parçalanmasıyla ilgili çok tehlikeli bir zemin” oluşturacağını bilmeniz gerekiyor.
Dersinizi bir nebze çalışmışsanız, bunun uygulamalarını terör örgütünün Suriye’deki YPG/PYD ayağının yaptığı kantonik herzeler üzerinden, belediyelerdeki işleri üzerinden, eş başkanlıklar üzerinden çok rahatlıkla görebilirsiniz.
2- Garantör Ülke Talebi.
-YPG/PKK/KCK terör örgütü olası müzakerelerin garantör ülke(ler) himayesinde yapılmasını istiyormuş! Kamuoyunda bununla ilgili yanlış bir algı var. Teröristbaşı garantör ülke/ülkeleri sadece kendi ve diğer terör elebaşları için değil; “Yaşanacak Süreç” için istiyor.
-Biz de söyleyelim: Garantör ülke, hile içinde hile, tuzak içinde tuzak, tehlike içinde tehlikedir. Hem hukuken terör örgütünü muhatap almış olacaksın, hem meseleyi uluslararası alana başkalarının istediği gibi taşımış ve işin içine sözde garantör ülke(leri) sokmuş olacaksın. Bunlar olursa, ipler/inisiyatif sözde garantörlere geçecek, inisiyatifi kaybedecek, o ülke(ler) hakem, üst otorite, hami, denetim/yaptırım merci, yönetici olacak. Yani bir kere değil iki, üç, beş, on kere patlayacaksın. Çözümü/çareyi başka devletlerin kapısında arar hale geleceksin. (-Ki bu malum devletler, büyük olasılıkla o malum devletler olacak!)
3- Üçüncü şartlarıyla ilgili de şöyle bir iddia var. Mehmetçiğin ve sivillerin kanını dökmüş, hüküm giymiş teröristlerin kayıtsız şartsız affını, hapishanelerden çıkartılması, genel af edilmesini filan istiyorlarmış. Vicdanen, hukuken, insanen, ahlaken, hakken ve yasal olarak bu olabilir mi? Bu olursa, o zaman diyecekler ki, biz bir zafer kazandık. Evet, aslında böyle bir şey olursa gerçekten de bir zafer kazanmış olacaklar. Türkiye’ye karşı terörün ve terör örgütünün zaferi!
Bu işin başka sonuçları da olacak elbet. Türkiye'nin adalet sisteminin altına PKK bombasını yerleştirip patlatmış olacaklar ve Türk Milletinin devletine ve adalet sistemine olan güvenini sarsacaklar, güvensizliği derinleştirecekler.
4- Bir de terörle mücadele kanununda değişiklik istiyor, belediyelere kayyum atamalarının idare yoluyla değil, mahkeme yoluyla olmasını istiyorlarmış.
Bu da iyiymiş! Bu da devleti ve muhatap siyasilere/partilere kurulan çift başlı bir başka tuzak. Başarabilirlerse ne mutlu, başaramazlarsa yine mutlu. Sonuçta devleti itibarsızlaştırma, suçlama ve faşist/diktatör olmakla yaftalama.
/
Yazıyı DEM eşbaşkanının tehdidiyle bitirelim. Ne diyor o eşbaşkan: “Ya pozitif yönde bir kırılma gerçekleşecek barışı inşa edeceğiz, ya negatif yönde kırılmalar gerçekleşecek her yer Gazze olacak.”
Sözlerdeki kine, nefrete, hileye, asimetriye, tehlikeye bakar mısınız?
///
Aslında YPG/PKK hep yaptığı şeyi yine yapıyor:
- Kürtlerin kanı üzerinden siyaset.
- Kürtlerin kanı üzerinden ticaret.
- Kürtlerin kanı üzerinden küresel ve bölgesel taşeronluk.
Sanırım artık ilk önce Kürtlerin terör örgütüyle yüzleşmesi ve hesaplaşması gerekiyor.
Çünkü Kürtlerin kanını asıl bunlar içiyor.
Kürtlerin kanını ve canını kendi menfaatleri ve hizmet ettikleri adına tepe tepe bunlar kullanıyorlar. İspatı eşbaşkanın yukarıdaki sözlerindedir.
///
Anlaşılması gereken şudur:
Mesele tekil, kendi içinde olan, kendi içinde şekillenmiş bir mesele değildir. 7 Ekim’den sonra başlayan, Gazze’den Lübnan’a ve Suriye’ye uzanan, Suriye’de bir terör devletinin kurulmasını ve Türkiye’nin geleceğini içine alan Ortadoğu’nun yeniden kurgulandığı devasa bir kurgunun gözüken bir parçasıdır.