Bugün, 21 Kasım 2024 Perşembe

Abdullah Ağar


12 ŞEHİT VERDİĞİMİZ PKK SALDIRILARININ ARKASINDA KİM VAR var?

Bununla ilgili hemen herkesin bir tahmini, muhakemesi var. Bu normal. Ama şu kesin konuşanlar yok mu? Adam nokta atışı faili (devletleri, aktörleri) biliyor. Nerden biliyorsun, orada mıydın, oradaysan senin orada ne işin vardı, desen, olmaz, bir de suçlu olursun.


Neyse…
Biz aklın ve ‘şüphe aklın yarısı, muhakeme/bakış açışı bir başka yarısı’ sözünün hakkını vermeye çalışalım ve bir iz sürelim.

Sorumuz şu: 12 şehit verdiğimiz Hakurk ve Metina’daki saldırıları terör örgütü PKK yaptı, ama PKK’ya bu eylemleri kim yaptırdı?
Güzel soru. Sonuçta biz sadece terörle/terör örgütüyle mücadele etmiyoruz; bölgeye yaşanan jeopolitik savaşın aparatı bir terör örgütüyle ve bu terör örgütünü kullanma kabiliyetine sahip bölgesel/küresel oyuncularla mücadele ediyoruz.
Hakurk ve Metina’daki terör eylemlerinin;
- Ardışık olması,
- Alışılmadık bir zamanda (daha önce nadiren yeltendiği kış koşullarında) gerçekleşmesi,
- Konjonktür ortamın müsaitliği…
Eylemlerin bir sipariş üzerine gerçekleştirilme şüphesini arttırıyor.
O zaman bakalım:
1- En başta hiçbir tahmin, muhakeme ya da öngörü üretmeden ve komploculuğa soyunmadan mücadelenin kendi iç dinamiklerine atıfta bulunmak gerekiyor. Terör örgütü PKK her zaman, bu tür alanlarda, zamanlarda, fırsat üreyen arazi, iklim ve taktiksel koşullarda eylem yapmak ister. Sonuçta buna muhtaçtır. Hele ki burası sözde kurtarılmış bölge ilan ettiği, sözde ‘devlet kurdum’ dediği ve büyük ihtiraslarla/uğraşlarla geliştirdiği ve bel bağladığı; “(kendi ağzından) T.C. askerini buralara çekeceğiz ve imha edeceğiz” dediği MAĞARA KONSEPTİ’nin’ TSK tarafından çökertildiği Sinath, Haftanin, Metina, Zap, Avaşin-Basyan ve Hakurk temel yuvalanma alanları olunca. Çünkü Mehmetçik binlerce mağaradan müteşekkil o devasa terör doktrinini ve alanlarını postalıyla çiğneyince, alanı ve bu alandan ürettiği etkisini terör örgütünün elinden alınca, örgüt buralarda bir çöküş yaşayınca, bu çöküş diğer alanlardaki çöküşü tetikleyince, stratejik eylem yapamasa bile taktiksel boyuttaki bu tür eylemler üzerinden psikolojik bir köpürtmenin peşine düşüp, sinsi ve şeytani psikolojik terör oyunlarıyla etki üretmek ister. Sonuçta terör örgütü aynı zamanda şeytani aklıyla bir psikolojik savaş örgütüdür.
Popülistler ve hamasiler hariç mücadele alanlarını sürekli takip edenler yani emekçiler, örgütün sadece bu olaylarda değil, daha öncesinde de benzer işlere kalkıştığını bilirler. O dağlarda, sadece biz dikkat kesildiğimiz zamanlarda değil, her daim devam eden bir mücadele vardır. Bu kapsamda geçen yıl kışa girerken ve yaza çıkarken de terör örgütünün benzer teşebbüsleri olmuştur. Yani PKK, kışın eylem yapmaz, yapamaz diye bir kural yoktur. Öte tarafıyla bu kış, kötü hava ve iklim koşullarının hüküm sürmeye başladığı anlardan itibaren hareketliliği de artmıştır. Bu kapsamda,
- 4 Kasım’da bir uzman çavuşumuzu,
- 20 Kasım’da Abdullah Köse Üsteğmenimizi,
- 27 Kasım’da bir astsubay ve iki erimizi,
- 12 Aralık’ta da Eril Alperen Teğmenimizi şehit verdik.
Yani bütün bunların kış koşullarında; özelde fırsat sunan kötü hava koşullarında ile bombalı headcopter (Eril Teğmen) tekno-terör koşullarında gerçekleştiğini bilmek gerekir.
Bu bir.
2- Ve en çok konuşulan konu: Gazze Savaşıyla birlikte ABD ve İsrail’le zaten kırılgan olan ilişkiler, çok daha kötü bir noktaya gitti. Gerginlik/husumet çok daha arttı. Hatta bazı yabancı kaynaklarda (özellikle İsrail ve ABD) görüyorum: ABD ve İsrail karşıtı tavrı ve tutumu nedeniyle, Türkiye’nin bir bedel ödemesi, cezalandırılması gerektiğini yazıp çizenler oldu. Bu şekilde düşünen ve PKK üzerinde etkili olan bu eksenden birileri, PKK’ya böyle bir talimat vermiş, sipariş etmiş, azmettirmiş ya da maniple etmiş olabilir mi?
Mümkündür. Sonuçta ABD, PKK’nın Irak tarafını terörist olarak tanımlasa bile Irak (asimetrik) ve Suriye ayaklarıyla (doğrusal) bağı olduğunu biliyoruz.
Bu iki.
Ama durun bir dakika. Böyle bir bakışı, böyle bir durumda oldukça sığ kalabilir. Çünkü mücadelemiz sadece bu bağlama hapsedilemez. Böyle bakarsak, bu gözümüzün önünde yanan kibrit çöpüne bakıp, arkadaki orman yangınını görememek olur.
O zaman 3.
3- ABD ve İsrail ile aramızdaki gerginliği ve bu işi ABD ve İsrail’in yaptığını düşüneceğimizi öngören, hatta ABD’nin Suriye’de bir SİHA’mızı düşürmesinden ağzı sulanan örgüt, ABD ve İsrail ile zaten gergin olan ilişkilerimizi daha da derinleştirmek ve bizi sahada karşı karşıya getirmek istiyor olamaz mı? Yani bir konjonktür, gündem okuması yaparak, bunu kendi şeytani aklıyla planlamış olamaz mı?
Sonuçta ABD örgütü kullanıyor, ama örgütte ABD’yi ve ABD’nin gücünü kullanıyor. Ve bizim hassasiyetlerimizi kullanmaya çalışıyor.
Şimdi 4.
4- Burada ince bir durum var. Gazze Savaşıyla, ABD ve İsrail ile dip yapan ilişkilerimizi, daha da derinleştirmek isteyen ve (olası faile dair) düşünce yönelişlerimizi bilen/öngören bölgesel/küresel bir güç (devlet ya da devlete proxy bir devlet dışı aktör) bu işi PKK’ya taşere etmiş olamaz mı? Örneğin, İran ya da PKK’yla ilişki geliştirmiş bir Haşdi Şabi örgütü. Geçen uyarılan ve (Arbat gibi) etki ortaya konulan Bafıl Talabani/KYB bile akla gelebilir. Hatta müttefik kopartma operasyonu yapan küresel bir güç.
Burada YPG/PKK’nın Suriye ayağının ABD’ye yakın olduğunu bilmekle birlikte, Kandil ayağının da İran’a yakın olduğunu vurgulamakta fayda var.
Şimdi 5.
5- Peki saldırının bölgede kıyasıya bir mücadeleye neden olan enerji kaynaklarıyla, enerji nakil rotalarıyla ve ticaret koridorlarıyla bir bağlantısı olabilir mi? Çok ciddi bir olasılık. Bir yanda ABD ve İsrail’in IMEC ve Eastmed’i var, ama bir yanda bizim desteklediğimiz Irak’ın Kalkınma Yolu projesi. Öte yanda İran koridoru. Olayın Iraklı bakanların Türkiye’ye geldiği evrede yaşandığını unutmayın.
Alanı istikrarsızlığa ve güvensizliğe maruz kalmış bir Kalkınma Yolu projesinin akamete uğramasını kim ister?
Şuna dikkat: Kaynaklar ve koridorlar mücadelesinin temel dinamiklerinden biri: Olası rotaları istikrarsızlaştırıp, kendi rotasını öne çıkartma kuralı.
Şimdi 6.
6- Peki saldırının, bütün bölgenin, Irak’taki Tartışmalı Bölgelerin ve özelde Kerkük’ün geleceğine damgasına vuracak, Kerkük’teki seçimlerle bir bağlantısı olabilir mi?
Kıssadan hisse: Irak Ortadoğu’nun kalbi, Kerkük’te Irak’ın kalbidir. Kerkük’e etki eden bütün bölgeye etki eder, Kerkük’e hükmeden bütün bölgeye hükmeder.
7- Bizim Pençe Harekatları için ayırdığımız kuvvet ortada. Bilen biliyor. Peki, jeopolitik alanlarda etki üretebilecek bu gücün orada bağlı kalmasını isteyen bir akıl, bu saldırıları organize etmiş olabilir mi? Hiç de yabana atılamayacak bir gerçeklik. Zaten yıllardan beri dönen dolaplardan biri de bu değil mi? Türk devleti ve ordusunu teröre angaje etme.
8- Karabağ savaşı, Zengezur koridoru. (Güney-Kuzey ve Doğu-Batı koridorlarının merkezinde/kesişiminde yer alan Zengezur Koridoru: Güney Kafkaslar; Türk varlığının bütüncül yükselişi, ticaret koridorları, Asya’nın enerji politiği ve jeopolitiği açısından o kadar önemlidir ki, orası için kan gövdeyi götürür. Oraya kimlerin doluştuğuna bir balmakta fayda var.
Şimdi burada; her şeyin Azerbaycan’ın Karabağ’ın tamamını kurtarması ve Zengezur’a dayanmasıyla başladığını özellikle vurgulamak istiyorum.
Her şey:
- İç İşleri Bakanlığımızın Suriye mahreçli istihbarat kökenli YPG/PKK saldırısına maruz kalması,
- Bizim başlayan Suriye/Irak harekatlarımız sırasında Hama’da Rejim’in yaşadığı yüzlerce ölü ve yaralılı askeri okul saldırısı, ardından Rusların ve Rejim’in İdlib’e yönelmesi.
- Ve GAZZE!
Evet, çok ilginç bir şekilde her şey Karabağ’dan sonra başladı.
(Kıta Avrupası’ndan birileri dahil) birileri, Türkiye’ye; “Güney Kafkaslar’da daha fazla ileriye gitme” diyor olabilir mi?
Şimdi de 9.
9- Özür dileyerek bu yavşak PKK, yani Kandil’in terör baronları Muriş, Duriş ve Camış, PKK’nın Suriye ayağı YPG/PYD’yi bizim elimizle dövdürmek istemiş olabilirler mi? Sonuçta para, silah, kadın, eleman ve diğer bazı lüks ihtiyaçlar YPG/PYD ayağından Kandil eksenine aktığı sürece sorun yok gibi gözüküyor, ama aralarındaki çatlak büyük. Sonuçta örgütün Kandil ve Suriye ayakları arasında güç, etki, hükmetme, menfaat, öne çıkma ve angajman kavgaları yaşanıyor. Korkusundan tuvalete bile gidemeyen ve mağaraları Muriş, Duriş ve Camış kokutan mağaradaki kandil, bu tür saldırılardan sonra başlayacak dayakta, bizim hem (görece korunaklı ve gizli) Irak’taki PKK varlığına, hem de kısmen yerleşik düzene geçmiş YPG/PYD’ye yöneleceğimizi ve YPG/PYD’nin daha fazla dayak yiyeceğini biliyor.
Olur mu demeyin, bu başlık biraz jeo-magazin koksa da, burası Ortadoğu, konuştuğumuz örgüt de Şam Şeytanı PKK, olmaz olmaz demeyin.

&&&

Aklıma gelen diğer bazı bağlantılar var, ama öngörebildiğim asli başlıklar bunlar.
Hürmet, saygı ve selamla.


Abdullah Ağar
28 Aralık 2023

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.